kendime geldim, az önce
korkuyorum bundan
su sesinin bastırdığı
ince bir ayinle kulaklarımda
kendime geldim
on gün sonra doğuyorum, aynı gün gidiyorsun
korkuyorum bundan
akşamın bastırdığı
anlamsız günler karşımda
kendime geldim
biliyorum hepsi iyi insanlardı
yine de sadece mutsuzluk verdiler
birbirlerine çoğunlukla
biz de bundan payımızı aldık
vedalaşamadık.
Aralık 07, 2010
Yollu
Kasım 12, 2010
Hilkat
Hanfendi cekin ellerinizi üzerimden
Olduğum gibi bırakın rica ediyorum
Kaypak oturuşumu düzeltmek zor şimdi
Ve sevgili kocacığım
Biliyorum iyi bir eş olamadım
Düzelttikçe esneye kabuğum artık işe yaramaz
Ne sana, ne bana
Olsa olsa, bir başkasına dokundu hayrın
Beni senden sonra kullanacak olana
Aklı selim bir velim olsa
Beni çoktan size evermişti
Ama sevilmez bir yetim ve dulum ben
Niyetim şu köşede oturmak
Buyur yanıma gel, sohbet edelim
Beni tanıdıklarınıza göstermeyin
Hoşbeş bilmem, hava su bilmem
Yuvarlanıp gidemem ben
Nah şu köşede kaderimi beklerim
Kasım 03, 2010
Dağ kokusu
adım 1, kaybediyorum
adım 2, devam ediyorum
beni koparıyor sizden, lütfet
de geleyim yeniden
ve çağır beni yamacına
esintili dağın altında
yeşillikleri kurumuş etekler
yuvarlandığım, bizzat gördüm
kolay değilmiş
sizin umurunuzda bile olmamak
bir o kadar zirvesinde dağın
havasıyla kafanız güzel, sersem
insan ister istemez aşağı bakıyor
çıktığın gibi iniyorsun
elin mahkum, elim sende
paşa paşa dönüyorum, kurumuş yamaçlarına
yeşertiler bulma umudu taşımadan
düşüşe geçiyorum
biliyorum altımdan zemin kayarken pişmanlığı
keşke atlasaydım diyorum.
Ekim 29, 2010
Hücre
dikkat!
benim sınırımdasınız
içeri düşüyoruz, üzerimde yürüyorsunuz
etrafımda dolaşıyorsunuz
buyrun mayın tarlama, kahvem var
iç beni, sömür
ölüm yanıbaşında
ömür sigaranın ucunda yanıyor
siz de yanık kokuyorsunuz
dağıldı
odam, kafam ve makyajım
bedenimde yeni hüceler bölündü, alışmadığım
etrafındakiler çoktan gruplaşmış
bir kalabalığa doğdular
sayıları arttıkça büyüyor bedenim
dev anası bir yalnızlık bebeği
ben eskiyorum
hayatla bir zorum var
dikkat
dağıldı bir kere
bakmamam gereken yerlerde gözüm
odağımdan çıktı
sizin üzerinizde ve de
soğuk ellerimin altında
ölü toprağı, iç kulağı ve tüm dış sesleriyle
kaşıntılı bir yalnızlık içerisinde
biri beni gelse de kaşısa diye oturdum bekliyorum
Ekim 27, 2010
kompleks durumun bipolar uçları
suçlu hissediyorum
salak gibi, korkudan bayılacak
gözlerimin içi acıyor kaçırırken önüme
boğazım tırtıklı hortumlar gibi
tükürüğümü tırmalıyor
açıklamasını bilmediğim sebepler için
bir özrüm yok
suçluluk kaşıntı kadar ucuz bir acı
karşımdaki ya da benim için
özel bir tınısı yok
son veremediğim korkular ve hazlar
aynı cephede bana savaşıyor bugün
yarın ben yine biraz suçlu hissedeceğim
her iki duygum için
ve
gözümü kaçıracağım, ters tarafa
artık oyun ne taraftaysa
geleceğimi hayal ediyorum
bayılacak gibi, korkudan
açıklamasını bilmiyorum
bir saati bir yılda yaşamak varken
anlamak için acaba bir gün sıkılınabilir miydi bundan?
nereden bileceğim, bilemeyeceğim
ben ermiş değilim
Ağustos 29, 2010
Araf
I - Hediye;
Buna ihtiyacı var
Lapis Lazuli, kemiklerini koruyacak
Rahat bir uyku ve huzur verecek
Ona benim umudumu verecek
Ama o bunu da kaybeder
Ve benim buna ihtiyacım yok
II - El oyunu;
Her şeyden çok istiyorum
Minik şeyler paylaşmayı seninle
Avucunu açıp sarabilirsin beni
Kağıt taşı sarar,
Ama onu bana sormayacaksın
Makas kağıdı keser,
Ve ben bunun üstesinden gelirim
Taş makası kırar...
Ağustos 21, 2010
Ben
bıraksalar beni
yer sarkık kollarımı çekerek uyusam
sıcakta uyuşsam, soğukta uyuşsam
omurumda bir c ile dolaşsam
yakınarak skolyozdan kütletsem ayağımı
benimi yolsam koparsam
beni benden
bari kimse sormasa nedenini
kara kabuk düşmesi
pembe yara ve
cevapsızlıkta boğulma yok burada
empresyonist darbelerin fırçasıyız
iç döküyoruz
dışımda vurulmuş erler
bacakları kıpraşan hamamböcekleri
kimi kafka'nın torunu
kimi soysuz ama hepsi ölü kokuyor
kabukları sert ve içinde lacivert yapışkan
hiç bir boka yaramayan, en azından benim için
uzak ve kimliksiz tablomuzu çizmiş
öyle ya da böyle, beni buldu
bütünüyle. ve bana kaldı yutkunmak
yakınıp yutmak
beni sıktığında, koptuğunda kanayan değil
kanın sulandığında pörtleyen atar gözümü korkuttu
durmaksızın sular seller gibi açık bir yara tehtidi
miskince devam eden süzülmeye yanağından
o da yer çekimine mahkum
onu da yer çeker
anladım ki benimi ayıramam benliğimden
koparttığım yerden geri çıkar
kanserli bir hücre zombisi
rengi de tuhaflaşmış, ürkü dolu
beslenir artık her pislikten
kötü tarafa geçer, senden
senden çıkar
Ağustos 16, 2010
Konu
ne olacak şimdi?
bahisler kapandıktan sonra
masadan çekildiğimiz
fıstık kabukları, lezzetliydiler
ve tuzlu, oldukça tuzlu, yakar
biraz daha yakar sonra
biranın kökünü yalasan da nafile
nakliye bir ihtiyaç sadece
başka vücutlara taşınan
bir kemik değildi o
kaşıdıkça aşınan
ve bende köpek dili yoktu
yalayınca iyileştiren
neden bahsedeceğim şimdi?
geçmişten? geçmemişten?
hiç gelmemişten?
sana değil, sadece bana
kusurlu bir sitem biçimi arkamda
düşümde yanında bir kediyle geçen adam
tepki vermemek mümkün değil
önümde dumanlarla haberleşen insanlar
yutkunmamak işten bile değil
Ağustos 07, 2010
Gergi
-the result is a big gap for the quiz of love-
yani
yalan bir gergideyse
en gergin noktasındayız.
*
büyük meseleler var
tek tek altından asla kalkamayız
genelleyerek uzağa itemeyiz
bahanelerle ağrısını alamayız
yutamayız, çiğneyemeyiz, tüküremeyiz
kokusuna dayanamam kusarım, suratına tükürür
çomağı elime alırım
kurcalarım, kusarım, kurcalarım, kusarım
kurcalarım görmek istemeyecek bir şey görene kadar
çomak da kusmuktan bir parça haline gelir
onu da bırakır kaçarım
çekelerim seni benle beraber
kimin kustuğunu bile unutana kadar
kafalarımız karışır
aşktan bahsederiz
*
ufak meseleler var
genelde yemekten örneklendirilir
tatdır, tuzdur, biberdir
ben malzemeyi har vururum,
sen harman,
savurursun.
midemiz kalkar ve yeriz
severiz,şaplı bir tatdır
*
bazı meseleler var tarif edemediğim
belki sadece hissettiklerim çok derin
içerikte hiç malzeme yok
neresinden tutsam
renkli bulutlar olup,eriyip
havama karışıyor. solumayı sevdiğim
kokusunda bir afrodizyak
bağımlılık yaratan ve uzatan
geceleri, anları, şarkıları
şeffaf ve nazik
varlığına büyük meseleler değiştiğin
kutsallığını bozmamak için
bunun olduğu yerde aşktan hiç bahsetmeyiz
*
yalan bir gergiyse
en gergin noktasındayız
büyük meseleleri küçültüp
ufak meselelerle harcadığımız
ve bazı meseleler var altına sığındığımız
tarif edemediğimizi sandığımız
çünkü aslında varolmayan
asil taklidi umutlarımız ve bu kılıf
sar beni bu kılıfa, göm dolaba
ve soruları yaz önce
sonra cevapla
ben de eski türkçe öğretmenim gibi
sana bir mini sınav yapıyorum bugün apansız
soru 1, büyük yalanları geç
(-ebilecek misin?)
2, acizliğinden bile ufak aldatmacalar
yutması büyük bir lokmayı
gömme çabasından daha adi
değil mi?
3. tarif edemedimiz o kutsal aşk
neden yalanlarının en gergin noktasında
isa gibi çarmıha gerilmiş ve gereksiz
sığıntı bir eziklik içinde
ölümden sonra geri döneceğine dair
hala yalan konuşan bir pişkin?
sana ben bir cevap veriyorum bonus
hangi sorunun altına istersen yaz
"insan
en inandırıcı yalanları,
kendini kandırırken
uydurur."
diğer soruları boş bırak
korkma evladım yine sana yüz vereceğim
yine yüz vereceğim,
yüz çevireceksin.
Ağustos 02, 2010
Çöp ev
işte bir bardak
sana zıkkım gibi bir kahve yaptığım
hani o gün çok kızgındım
sanırım yeni bir kupa almalıyım
ve kavanozu atmalıyım
işte bu bilgisayar her gece
içinde balyoz yüküyle feşafeş
kaçma diye sıktıkça elimden kayan
balık huylu sevgilimi hatırlatan.
bir format ve yeni bir arka plan resmiyle
bu da tamam
ev küçük bir kutu
zamanla yerleştin her köşesine
ve biraz da bekledim burada
geldiğinde sevindim, geldiğinde bölündüm
gittiğinde bölündüm
kağıtlarca yazı biriktirdim
çocukluk şemsiyenin yanında
nihayet bir işe yarayacaklar
suyla arınamayanları yakarken
bunlardan iyi çıra olur
çöp evin hikayesi
temizliği imkansız eşyalar
duvarları boyatsan da altından kusan
ve evet bu tozların altında parmak izlerin
camda yağlı burnun, üst dudağından bir parça
temizlemedim, sen gittikten sonra hiç temizlemedim
zaten sen de oldum olası biraz pistin
hani odayı temizlememle yerde bir fıstık ezerdin
sigara söndürürdün halıda
diyelim attım halıyı, eşyaları dağıttım
taşınırken şehirden evi yaktım
geçmişin dokusunu kazıdım etrafımdaki her maddeden
gereksizliğin daniskası
kendimde aylardır deniyorum,suya yatıyorum
günde 4 saat
yıkansam da arınmıyorsun üstümden
içimde ölü gibi yatıyorsun
ve suyun sabunun temizleyemediğini
ateş yok edebiliyorsa eğer
seni benliğimden arındırmam için
kendimi ne kadar yakmalıyım?
Temmuz 18, 2010
Çıt !
Yavaşça yalama olacak
Eklemlerim her bir çıtırtıyla
Gidişatı hissedebiliyorum
Zarar veren bağımlılığı ve kaçınılmaz sonu
Yine de yapıyorum
Çıt !
Ve bu sesi her çıkarttığımda
Yani günde 20-30 defa
Seni merak ediyorum, her bir eklemini
Hala bıraktığım gibi mi?
Çıt !
Şimdi de belimi kütlettim
Sanırım bu kadarına layıksın
Saatler süren uykusuzluklara
Ve acemi bahane arayışlarla
Arayabilmek için sebepler yaratılan
Dikdörtgenin itinali tavafına.
Çıt !
Ne kadar benziyor son 5 yılıma
Garip bir burkulma önce, sızlama
Bir çıtırtı kopartıp rahatlamayı umma
Suratına sövme, arkandan sövme
Arka arkaya, arka arkaya
Her birinde rahatlamayı umma
İşe yaramadığını farkettiğinde bile
Çoktan oluşmuş bir alışkanlık
Huzursuz tekrarlarla deneme, deneme
Çıt ! Çıt!
Hiç rahatlatmayan yeni rahatsızlığımla
Çok geç,
Öylece yalama olmuş eklemler
Ama çıt çıkmıyor artık benden
Ne kadar benziyor son 5 yılıma
Ortak eklem hastalığımız
Günde 20-30 defa
Sanki senin göz kırpman ayağımda
Yalama edilmiş yanlışlarımı yüzüme vuruyor.
Temmuz 13, 2010
Oruç
tadını neredeyse unuttum
kızıl etinin lezzetini
lülelerinin kıvrımlarından şehvet akardı
beni atlatmaya fırsat kollayan
ama hep masum bakan yüzünü
kokusundan tanırım.
birbirimize yaratmış doğa bizi
beni ona olmadığı kadar onu bana
etine aşık olayım diye
benden uzaklaşsın diye
kodlanmış kaçmaya, uzaklaşmaya
ona yaklaştığım her yeni adımda
ürkü dolu kalbi daha hızlı atardı
tadını hafızamdan sildim
ama ya susarsam kanına?
korkuyor mudur hala rüyalarında
ya da çığırdığımda bir şarkı dolunaya
kulaklarını deliyor mu?
inanmış o köyde benden korunduğuna
derisini yüzecekler,mesanesini deşecekler
kıyma olacak tatlı kuzu, yiyenler burun kıvıracak
çirkin gerçeğini anladığında dünyanın
kutsal bağımızı hatırladığında
kendi canım pahasına
ondan vazgeçmeme şaşırarak
anımsayacak,
bir gece kurt yaklaşmıştı ona
uykusunda ensesine kadar gidip
lülelerinin arasından soluğunu koklamıştı
taptaze ve yaşam dolu bir arzuyla
kıyamamıştı o gece ona
halbuki o benim için yaratılmış
kendini atar mıydı önüme
hayatımızın amacını keşfetse?
ama bilmiyor içimdeki aşkı
Temmuz 11, 2010
Dağılma
kopan tellerin düşünden uyandım
aklım bir tahtanın kurdu, çıkardığı her sesten rahatsız
irinli sol kulağımda veysel, sağ tarafımda ayşe
aralarına girdiğim sürece,aşkı asla hissedemeyecekler
ama
birleşmekten korkmazsam eğer
üçümüz her boşluğu doldurabiliriz
kapsül kapsül bir huzur
her adımında başka bir şeyden uzaklaştığım
gizemli olsa da utanç dolu
nereye gittiğimi hiç bilemeyecekler
suda dağılır öküz ödü kokusu
uzaklaşır ebrudaki renkler
içimdeki aroma kadar kuvvetli
eğer çok fazlaysa, saçılıp her yana
biraz öd bir kaç damla
zevksiz bir resim yaratır kolayca
yanım uyuşarak bir düşten uyandım
tanımadığım bir insanım rüyamda
güzellik mesele değil, benden daha masum
kirli bir ilişkide aşığıyla
üstündeki kem gözlerin lanetiyle boğuşuyor
Temmuz 07, 2010
What she can that no-one could
this is the bad smell
from me, which I have to get well
the portrait is much more better
need to fix some parts
hide the mess
the kamuflaj, should be you
for to be easier for you
I managed it, I did it
this is the reason you were wrong before
not the picture that I lied
it is lovely, right?
Temmuz 05, 2010
Abov (above) çıtası (aboveboard)
hıyız ağzıma dolduktan önceydi
özgürlüğü tadan bir masumla cilveleştim
hiç bir şey onunki kadar kirletemezdi
duygularımı,reflekslerimi,
bilincimi, altını
bulanık çamurlu suya aldırmayan çocuklar gibi,
tifoyla, dizanteriyle oynarım ben de, bu; iç güdüsel bir eğlence...
masum döndü yuvasına, ben yine onla kaldım
klima açık odamda-pek şikayetim yok
işler güzel gidiyor, trafikte değilim, burda kırmızı ışıklar yok
amsterdam'da bekliyorlar beni öylece
(i'll join to you all soon)
yeni masumlar gelecek elbette,kimse onun kadar kirletemez
yazdıklarıma bulaşamaz, içimde kokamaz
başka saplantılarım da var elbette
sanıldığım kadar sığ değilim yara yalama konusunda
yaraları tanırım,
biraz.
ve o (moves on his life
or just i hope that
cause i'm nervous about his feelings any moment
that can bite me strong
that i've fetish
he who can transgress, exceed, can attack
can kill me if i realize that he can love everyone
don't mind me at all)
benim umduğumdur.
Nisan 27, 2010
dilek
Birşey hissetmiyorum.
Anlatmam lazım
Ya da sorulması gerek
Belki bir koltukta uzun uzun oturup
Gözüme bakması gerek.
Sadece sonuçlar var ortada
Oturulan darmadağınık köşelerde
Herhangi bir sorunun sorulmaması
Ya da bir cümlenin kurulmaması üzerine.
19.4.2010 22:22
Platonik
korkuyla tıslayan bir bakireydi
ellenmeye alışması,
oynamayı öğrenmesi,
kirlenmesi
zaman alan güzel bir süreçti.
hep bana ait olsun istedim
her karşılaşmamızda başka bir yabancı,
huyu suyu değişmiş
büyümüşlüğüne rağmen tanıdık bir simayla
sevmelerini kıskandım onu
beğenmelerini, güzelliğinin evrenselliği
kabullenemediğim bu değildi,
hiç bir anlamda o benim değildi,
ilk dokunan da ben değildim,
sonunda da beni sevmeyecekti
sadece dışardan bakanlardan biri gibi
onun haklı gerçeğini değil
kendi konumumdaki vasıfsızlığı kaldıramıyordum.
ama yine de bir gün daha güzeli hayatımda olabilirdi
o ne de olsa herhangi bir sokak kedisi
19.4.2010 22:50
Şubat 05, 2010
button settings
düğmeyi sola çevir
saat yönünde ilerlemek
zamanda beni hızlandırır
sola çevirdikçe durur
hep aynı yerde kalır
düğmeyi sola çevir
saat yönünde ilerlemek
zamanda beni hızlandırır
kendimi olduğumdan ilerde
ethil alkol ya da oksijen gibi bir yerde bulmak
geri çok geride kalır
saat yönünde ilerlemek
zamanda beni hızlandırır
karışan devreler.
sakat birşey sukunet
eyeri kopmuş gibi gitmek
eğerleri kafandan çıkarttırır
zamanda beni hızlandırır
sola çevirdikçe durur
olanın olmayanın yanında kalır
olumluyu da olumsuzu da seçer
seçtiklerini de seçmez, seçmediklerini reddetmez
olur yine de böyle olsun dersen
düğmeyi sola çevir
düğmeyi sola çevir
sola çevirdikçe durur
hep aynı yerde kalır
saat yönünde ilerlemek
zamanda beni hızlandırır